Her birinin acı bir hikayesi var!.. Kimi Şam’dan, kimi Hama’dan, kimi Humus’tan, kimi Halep’ten, kimi İdlib’den, kimi Dare’den, velhasıl Suriye’nin en ücra yerlerinden gelmiş mülteciler…. Kimileri gecenin bir yarısı bomba sesiyle uyanmış ve hemen yollara düşümüş, kimilerinin evine baskın yapılmış ve erkekleri götürülmüş, kimilerinin mallarına el konulmuş ve öz yurdundan kovulmuş. Ama istisnasız hepside terketmek zorunda kaldığı yurduna geri dönüp bakarak, elbet bir gün mutlaka geri döneceğini terennüm etmişler. Aynı, Allah Resülü’nin Mekke’yi terketmek zorunda kaldığında, Mekke’ye geri dönüp bakarak, geri döneceğini terennüm ettiği gibi. Bazı anneler evlatlarını, bazı çocuklar babalarını, bazı hanımlar eşlerini, bazı dedeler torunlarını acımasız savaşa kurban vermişler. Canlarını kurtaran milyonlarca mülteci komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmış. Bu mültecilerden 2 milyonu da, 4 milyon nüfuslu komşu küçük ülke Lübnan’a sığınmak zorunda kalmış.
Dedik ya her birinin acı bir hikayesi var; Saliha hanım 50 yaşlarında 4 çocuğu ile Şam kırsalından gelerek Lübnan’nın Şebaa kasabasına sığınmış bir mülteci. Şebaa kasabası; Suriye ve İsrail (Filistin) sınırında sıfır noktasında, kayalıklardan oluşan sert yamaçlı iki dağın arasında 4 bin nüfuslu bir yerleşim yeri. Bu dağlardan birinin arka tarafı Suriye ve diğer dağın arka tarafı İsrail (Filistin) toprakları. Bu yerleşim biriminden İsrail kontrol noktaları çıplak gözle rahatlıkla görülebilmektedir. Suriye’de meydana gelen iç savaştan sonra bu kasabada yerel nüfustan daha çok Suriyeli Mülteci yaşamaya başlamış. Saliha hanım bunlardan sadece bir tanesi. Saliha hanım, 4 yıl önce köylerine saldırı gerçekleşince, eşi ve büyük oğlunu evlerini ve mallarını korumak için köylerinde bırakarak, 4 evladıyla birlikte, yükte hafif pahada ağır değerli eşyalarını bir battaniyeye sararak bu kasabaya sığınmak için yollara düşmüş. Soğuk bir kış gecesinde, bir an önce güvenli bölgeye ulaşmak için sırtına battaniyeye sarılmış eşyaları ve yanına çocuklarını alarak yalçın ve sert yamaçlı dağa tırmanarak dağın zirvesine ulaşmış. Ancak dağın Şebaa kasabasından tarafı çok daha yalçın ve sırtındaki yükle bu dağdan kasabaya inmek imkansız görünmektedir. Bu durumda yapılacak tek şey; battaniyeye sarılı eşyalarını dağdan yuvarlamak ve çocuklarına bir zarar gelmeden onları sağ salim aşağıya indirmektir. Nitekim Saliha hanım öyle yapıyor. Battaniyelerini aşağıya yuvarlıyorlar ve kendileri aşağıya sağ salim iniyorlar. Aşağıya indiklerinde malzemelerinin her birinin bir yere dağılmış ve bazılarıının kullanılamaz hale gelmiş olduklarını görüyorlar. Çaresiz kullanılabilecek eşyaları alarak kasabaya sığınıyorlar. Ve şu anda Saliha hanım ve çocukları güvende olsa da, memleketinde bıraktığı eşi ve büyük oğlundan haber alamıyorlar, hayatta olup-olmadıklarını dahi bilemiyorlar. Bu yüzdendir ki, Saliha hanım 4 yıldır hiç gülmüyor, hep gözleri yaşlı, eşi ve oğlu belki gelir diye devamlı Suriye tarafındaki yalçın dağlara bakıyor.
Hattı zatında Saliha hanım, milyonlarca Suriyeli Mülteci’den sadace biri. Başta Türkiye, Lübnan, Ürdün ve dünyanın değişik ülkelerine sığınan Suriyeli Mülteciler de maalesef, benzer acıları yaşamışlar ve yaşamaya devam ediyorlar.
Birleşmiş Milletlerin Lübnan’da kayıt altına aldığı 1.2 milyon Suriyeli Mülteciler’in bir çoğu kamplara yerleştirilmiş ve çok zor şartlarda hayatlarını idame ettirmekteler. Kayıt altında olmayan mülteciler Lübnan’nın değişik şehirlerine dağılmışlar, yaşamlarını idame ettirmek için çok zor şartlarda, ağır işlerde düşük ücretler karşılığında çalışmaktalar. Bu durum bazı Lübnan’lıların işlerini kaybetmesine neden olmuş ve bunun soucunda ülkede sosyal problemler meydana gelmiş, mültecilere karşı nefret oluşmuş. Bir çok etnik ve dini grubun bir arada sorunlu olarak yaşadığı bu küçük ülkeye gelen Suriyeli Mülteciler sorunları artırmış, ülke adeta sosyal patlamanın eşiğine gelmiştir.
Zor zamanlarda ve zor şartlarda gerçek ihtiyaç sahiplerine yardımları ulaştırmayı gaye edinen Hollanda IHH, 17-22 Şubat 2017 tarihlerinde bir kez daha Lübnan’a giderek Suriyeli Mültecilere çeşitli yardımlar dağıtmıştır.
Yardım dağıtımından önce, Lübnan’daki partner kuruluş Dar Al Zahraa ile detaylı istişareler yapılmış, bu istişareler neticesinde Suriyeli Mültecilerin çoğunlukla bulunduğu yerler tesbit edilmiş ve tesbit edilen bu yerlerde en çok ihtiyaç olanlara yardım dağtılmak üzere programlar hazırlanmıştır. Buna göre Lübnan’nın doğusunda bulunan Anjar kasabasında müftülük ile beraber, Lübnan’nın kuzey doğusunda bulunan Arsel kasabasında mülteci kampında, kamp yetkilileri ile beraber, Lübnan’nın güney doğusunda Suriye ve İsrail (Filistin) sınırında sıfır noktasında bulunan Şebaa ve Keferşuba, Lübnan’nın kuzeyinde Suriye sınırında sıfır noktasında bulunan Hişye kasabalarında belediyeler ile beraber mültecilere yardım programı yapılmış ve program dahilinde çalışmalar başarıyla neticelendirilmiştir. Yardım dağıtılan bütün bölgelerde, daha önce kendilerine IHH’nın bilgi formu dağıtılan Suriyeli Mülteciler, bu formları doldurulmuş bir şekilde yardım dağıtan yetkililere teslim ederek yardımlarını almışlardır. Böylece hiç bir izdihama ve kargaşaya neden olmadan bütün yardımlar düzenli bir şekilde dağıtılmıştır. Program kapsamında 1400 aileye, içinde 17 çeşit temel gıda maddesinin bulunduğu gıda paketleri, kışlık battaniyeler, elbiseler ve çocuklar için hazırlanan çikolata paketleri dağıtılmış ve bu yardımlardan takriben 7000 mülteci istifade etmiştir.